30 Eylül 2008 Salı

Tutsaklık

Açın su ışıklari, açın n'olur, açın. Çıldıracağım yoksa. İnsan degil misiniz ha!? Ne yaptım ulan size...
Bu sessizlik, karanlık niye? Kimin kitabında yazıyor bunlar? Ordaki.. duymuyor musun beni? Ne yaptım ben? Tecavüz mü ettim, adam mı kestim? Bunları yapsaydım çoktan dışardaydım. Suçum düşünmek... yo hayır... senin gibi düşünmemek miydi? Belki de koyun gibi güdülmemek ve kendi yolunda gitmekti! Sen ordaki, bir ses ver bana, bir hışırtı, bir öksürük ver, yeterki bir ses.. Ya da yaz bana, iki kelime! Kaç gün oldu bir kağıdı koklamayalı, hâlbuki en çok da kitaplari sevdim ben. Şimdi ise kalem verilmez kendimi öldürürüm diye, kâğıt olmaz bilmem her nedense. Neyim ulan ben, hayvansam hayvanlığımı verin, köpekler!... Bir ses, bir ışık, lütfen.. günduz mü gece mi, aylar mı yıllar mı? Soyleyin ulan...! Bir canım kaldı bedenime sıkışmış, bir tek o kaldı.. Onu versem duyar mısın sesimi, ses verir misin cansız bedenime? Güneş yakar mı esmer ama kansız bedenimi ? Hı.. hı..???
Hey sen ordaki!..

2 yorum:

,,sU LeKeSi dedi ki...

Oradakiler içrek seslere kapatmış sanırım kulaklarını.. Bundan olsa gerek dışraktakileri de duymamaları..

Murat Tuğrul dedi ki...

Evet yoldas oyle..
bir genelleme olacak- seni, beni ve nice insani da yakacagim ama- insan(lik) belki de sadece duymak istedigini duyuyor, gormek istedigini goruyor yeryuzunde..