3 Temmuz 2008 Perşembe

Varoluşçuluk...

Bu aslinda siradan yazilmis bir mektup degil, kelimenin tam anlami ile uzun bir yoldan sonra bir icdokus.. Kocayan bedenin icinde ufalan ve bu eziklikle yasayan bi yuregin kendine soylemleri. Peki neden o zaman O'na yaziliyor? Dilime bu aralar pelesenk etmis gibi olacak ama usum ve onun zavalli mantigi bilmiyor cevabi. Cevabi bilen Gonul iste, o da kendine has, pek bir anlasilmaz.. Hani bazen, mesala sevgilinin yaninda, anlayiveriyorum herbir dedigini ama gelin gorun ki diger zamanlarda cildiriyorum.. Neyse uzatmayayim girizgahi, baslayayim mektuba.


Sevgili Yoldasim,

Uzun bir yoldan sonra, hicte beklemezken (ama epeyce arzularken) gordum seni. Yuzumdeki o kontrol disi gulumseme en iyi ozetliyor 3-4 gun suren YINE yoldasligimizi. Belki arada ufak tefek aci tadlar oldu ama benim icin unutmak istemeyecegim ruya gibiydi, ustelik fonda Istanbul vardi.

Tekrardan yola dustuk iste, senin unutalim benimse ruya diyelim dememle. Halbuki, adina hayat dedigimiz kendi kendimizle olan kavgada kimi kandiracaksak. Senin anlayacagin gecmiste birakip gidemedim, ben biliyorum seni, sende de oyle olmamistir. Yastigin altinda, Eyfel kulesinin dibinde, Tren caminda hep seni gordum. Ama bu sefer yalnizligin derdindenmidir bilmem, us ve zavalli hizmetcisi mantikta girdi isin icine, gonlume saldirdilar. Ondandir icimde bulanti derecesinde karisiklik var hep. Huzursuzluk diyeyim anlasilir kilmak icin. Sana olan sevgim, nefretim, kiskancliklarim, yuregimin giderini tikamis gecmis pislikler, yarinlara dair guzel hayaller, hepsi ve nicesi benligimde karman corman oldu. Keske midemdekileri cikarabildigim gibi beynimdekileri de cikarabilsem..

Belki pek alakasiz bulacaksin ama su son donem ruhhalim ve hayata bakisimi (felsefemi) anlamak icin bakilacak kelime "varolusculuk". Sartre, Camus, Nietzsche biraz okuduklarim. Onlara simdilik Dostoyevski, Heiderberg, Kierkegaard, Jaspers eklemeli soylendigine gore. Belki burasi seni daha cok ilgilendirir, benim bu aralar sayfalarin arkasinda da olsa sigindigim tek liman gibi. Istersen bu paragrafi cikar bu mektuptan ama ne bileyim sen bana sarkilar yolluyorsun ya uzaktan da olsa ruhuna ses olmus, ben de buna benzer bahsedeyim iste dedim.

Tozlu yollarla cevrili kurak bir yerde buldum kendimi. Nereye gidecegimi bilemiyorum. Icimden tek gelen su kosedeki tasin yanina cokmek ve beklemek. Neyi mi? Bilmiyorum..

Yolcu

---
"... Binlerce gundelik, ufak - tefek kaygi - tasa arasinda boyuna bekliyordu. Beri yandan kadinlarin pesinde kosuyordu tabii, yolculuklar yapiyordu, hayatini kazanmasi gerekti sonra. Fakat butun bunlarin arasinda tek kaygisi, kendini hazir tutmak olmustu. Bir eylem icin. Tum yasantisini bagliyacak, yepyeni bir omrun baslangicinda bulunucak olan ozgur ve dusunceli eylem icin. Kendini canla basla bir sevgi ve bir zevke verememisti hicbir zaman, gercekten mutsuz da olmamisti: Hep baska yerdeymis, sanki henuz iyice dogmamis gibisine geliyordu her zaman. Bekliyordu. Beri yandan da yillar yavasca, sinsice gelmis, onu arkadan yakalamisladi..." (Jean Paul Sartre, "Akil Cagi", s.72, Oda Yay. 1.basim 1985)
---

"Gercekte onemli olan tek felsefe sorunu vardir, intihar. Yasamin yasanmaya degip degmedigi konusunda bir yargiya varmak, felsefenin temele sorusuna yanit vermektir.." (Albert Camus, "Sisifos Soyleni", s.15, Can Yay. 7.basim 2002)

---

"Varolusculuk bir felsefe degil, gelenekci felsefeye karsi birbirinden apayri birkac baskaldirmaya verilen addir... Herhangi bir dusunce okulundan olmamak, herhangi inanclar kume'sini, ozellikle sistemleri yetersiz gormek sigligini, bilgicligini, yasamdan yoksunlugunu ileri surerek gelenekci felsefeyi acikca kucumsemek - iste varolusculugun cikis noktasi." (Walter Kaufman, "dostoyovski'den sartre'a varolusculuk", s.5-6, De YaY. 1.basim 1964)

---

"Şimdi nereye gidiyoruz? Bütün güneşlerden uzağa mı? Durmadan düşmüyor muyuz? Öne, arkaya, sağa, sola, her yere düşmüyor muyuz? Hâlâ bir yüksek ve alçak kavramı var mı? Sonsuz bir hiçlik içinde aylak aylak dolaşmıyor muyuz? Yüzümüzde boşluğun nefesine duyumsamıyor muyuz? Hava şimdi daha soğuk değil mi? Geceler gittikçe daha fazla karanlıklaşmıyor mu? Tanrı öldü! Tanrı öldü! Onu öldüren biziz!" (Friedrich Nietzsche, Vikipedi'da "Boyle Buyurdu Zerdust" 'dan alinti)