9 Kasım 2009 Pazartesi

Ana Yoldaş'tan

Bu seferki yolculuğum Leipzig'e. Yaşı benle yaşıt ya da büyük olanların TRT ekranlarından hatırlayacağı, -ne olduğunu o çocuk yaşta anlayamamış olduğum - yıkılan duvarın doğu yakasındayım. Leipzig'e gelişim mesleki sebeplerden; bir makale çalışması için görüş alışverişinde bulunmak ve en nihayetinde masabaşı, bilgisayar karşısı ve şans eseri güzel bir pencere kenarında çalışmak için.

İşte, yağmurun pencerimi çaldığı, canımın hiç mi hiç çalışmak istemediği o pek genel hallerden birinde posta kutuma düşen bir ileti, uzun süredir askıya aldığım düşüncelerle yine başbaşa bıraktı beni.

Yerine ve zamanına göre sorgu, soru ve sorun olan, ve belki de epey klişeleşmiş bulacağınız, şu tekrar cümlesi: ''Hayatı[mı]n içsel bir anlamı var mı?''. Ya da şöyle förmüle edilmiş hali: ''Dünden bügüne, bügünden yarına hayatı[mı]n sürekliliğini yürüten ulu bir amaç/kuvvet var mı?''. Eminim bu sor[g]u[n] daha başka kelime dizgileri ile daha iyi ifade edilebilir, -belki daha sonra denemeliyim bunu-, ama şimdilik bu iki soru işaretli cümle ile anlatmış oayım meramımı.

Kişisel tarihimde bu ve benzeri sorular da epey öncelere gider sanırım. Hafızamdan silinmeyen, sekiz dokuz yaşındaki çocukluğumun okul sonrası Batman-Yeşilevler'deki evimizin ikinci katından güneşin batışı ile sorduğu sorular, bu epeyliğe örnektir herhalde. Şimdi, yaşımın yirmialtıyı vurup geçtiği dönemde, bu kökleri derinlere giden soru cinsine verilecek bir cevabım var gibi. Cebimde çıkarıp çıkarıp bakıyorum denk geldiğinde, bu eski Doğu Almanya şehri Leipzig'de olduğu gibi.

Sizi uğraştırmış karışık bir matematik denklemini sayfalar süren bir karalamadan sonra çözmüş, defalarca kontrol etmiş, uygulayıp sınamış, ve en sonunda çözümün yazılı olduğu sayfaya bakarkenki gibi: Huzur... sessizlik, hem de tedirgin edici bir sesizlik.. peki ya şimdi?'nin belirsizliği hakim..

Buna da mı alışılır, bilmiyorum..

Cevaba gelince: ''Yok, ama varsallaştırıyoruz, dolayısıyla da Var...''. Felsefemize Evrimin küçük bir hediyesi; Yoku görüp varsallaştırmayan felsefelerin taşıyıcılarını diğer zaman hanesine aktarmakta cimri kalmış Doğa. Ve bugün; deryada küçük bir damla ben aslında olmayan o içsel amacı yaratıyorum her salise.

O..? O bir Tanrı mesela, bir sevgülü veyahut, ya da çözümü uğruna ömür tüketilecek bir denklem, veyahut devrim için verilen soluksuz bir kavga..

O bir yol ya da yoldaş..

O var ki ben varım..

Varlığım artık anlamlı artık.. çünkü O var..

Varlığımı anlamlı kılan iletiye gelince. Ana yoldaştan; Annemden gönlünce süzülüp gelmiş aşağıdaki dizeler.. izniyle paylaşıyorum..

------

ANNEDEN OĞLUNA

Bir oğlum var çok uzakta..
Sağlıklı ve mutlu olsun..
Hayat hep ona gülsün..
Yanaklarındaki gamzeler çıksın..
Emekleri boşa çıkmasın..
Bütün hayalleri gerçekleşsin..
Bir evi bir barkı olsun..
Bir eşi bir çocuğu olsun..
Annesi onun evine gittisin..
Ama oğlunu çok çok mutlu görsün..

Annesi oğlunu çok seviyor.

Nejla Sağlam,
Ankara, Haziran 2009

-----

Selam olsun Ana yoldaşa..

Leipzig, Haziran 2009